Turkish

Hamas'ı yok etmeyi ya da rehineleri geri almayı başaramayan İsrail'in stratejisinin değiştiği giderek daha açık hale geliyor. Kuzey Gazze'de kalan yaklaşık 400.000 erkek, kadın ve çocuktan oluşan nüfusun tamamı bir etnik temizlik politikasına tabi tutuluyor.

Filistin halkı, 1948 yılında Siyonist silahlı milisler tarafından, kolektif tarihsel hafızalarında Nakba,  ya da Felaket olarak yer eden bir olayla anavatanlarından zorla sürüldü. Siyonist proje her zaman böyle bir gelişmeyi öngörmüştü, ve tüm gerçek devrimci Komünistler Siyonist ideolojiye sürekli olarak karşı çıkmışlardı. O halde Stalin  neden iki halk için, Filistinli ve Yahudi, tek devlet pozisyonunu terk etti ve 1947'de bölünmeyi ve ardından ayrı bir Yahudi devletinin kurulmasını destekledi?

İsrail ordusu 1 Ekim'in erken saatlerinde Lübnan sınırını geçti ve iki hafta süren ağır hava saldırılarının ardından ülkeye yönelik kara işgalini başlattı. Bu, ABD ve Batı emperyalizmi tarafından desteklenen ve finanse edilen, tüm Ortadoğu'yu yıllarca sürebilecek ve ardında yürek burkan acılar bırakacak açık bir savaşa sürükleme tehdidi taşıyan, tamamen gerici bir savaştır.

Beyrut'un Dahiye bölgesine yoğun hava saldırıları düzenleyen İsrail ordusu, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah ile birlikte örgütün diğer üst düzey komutanlarını öldürmeyi başardı. Saldırıda Hizbullah'ın güney cephesi lideri Ali Karaki'nin de öldürüldüğü anlaşılıyor. Netanyahu saldırı emrini bizzat verdi ve açıkça hem Hizbullah'ı hem de ana destekçisi İran'ı İsrail ile topyekûn bir savaşa girmeye kışkırtıyor. Bu tehlike şimdi her zamankinden daha yakın.

Donald Trump bir kez daha bir suikast girişiminin hedefi olmuş gibi görünüyor. 1981'de Ronald Reagan'ın ve bu yılın Temmuz ayında Donald Trump'ın vurulmaları arasında kırk yıldan fazla bir süre geçti. Şimdi ise, sadece iki ay içinde, bir başkanın hayatına yönelik iki girişim oldu. Bir zamanlar dünya kapitalizminin en istikrarlı cenneti olmakla övünen Amerika Birleşik Devletleri'ndeki siyasi kutuplaşma ve toplumsal gerileme böyle bir şey.

6 Eylül Cuma günü, 26 yaşındaki Türk-Amerikan aktivist Ayşenur Ezgi Eygi, İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF)  keskin nişancısı tarafından soğukkanlılıkla öldürüldü. Eygi, İsrail Silahlı Kuvvetleri'nin provokasyonlarından kaçmak için Batı Şeria'daki Beita köyü yakınlarındaki bir dua seansında korunuyordu, bu sırada başından vurularak öldürüldü.

“Savaş korkunç bir şey mi? Evet, ama son derece korkunç kâr getiren bir şeydir,” demişti Lenin bir keresinde. Emperyalistler arası çatışmaların ve vekalet savaşlarının giderek şiddetlenmesi Lenin'i bir kez daha haklı çıkarıyor. Gazze'de, Ukrayna'da, Kongo'da, Sudan'da ve başka yerlerde binlerce insan katledilirken ve savunma harcamaları küresel olarak hızla artarken, bir avuç kapitalist ceplerini dolduruyor. Bu ölümcül harcama çılgınlığının faturasını işçi sınıfı ödemek zorunda kalıyor.

Kapitalizmin krizi yoksul ülkeleri sert bir şekilde vuruyor. Son iki yılda faiz oranlarında yaşanan artışların ardından, borç tahsildarları kapıyı çalıyor. Sonuç olarak, emperyalist kurumlar şimdi sözde gelişmekte olan ülkelerdeki yoksulları acımasız kemer sıkma önlemlerine ve vergi artışlarına zorluyor. Bu durum dünya çapında öfkeye ve kitlesel protestolara yol açıyor.

İsrail ordusu tarafından katledilen Filistin halkıyla dayanışma amacıyla düzenlenen protesto ve gösteriler, Yahudilere karşı şiddeti teşvik eden antisemitik eylemler olarak nitelendirilmektedir. Bu, ezilen bir halka desteğin ifade edilmesine yönelik meşru demokratik hakkın kriminalize edilmesi ve susturulmasına yönelik bilinçli bir kampanyanın parçasıdır. Özellikle, IMT'li komünistler de dahil olmak üzere "İntifada" teriminin kullanımı batılı müesses nizam tarafından kınanmıştır. Ancak komünistlerin antisemitizme karşı tutumu nedir ve Birinci İntifada'nın gerçek doğası neydi?

Hasina rejiminin öğrenciler ve onların cesur protestoları tarafından devrilmesi, Bangladeş'te yeni bir sınıf mücadelesi dalgasının kapılarını açmıştır. Devrim ilerliyor!

18 Ağustos Pazar günü, Bangladeş'in diktatörü Şeyh Hasina'nın devrilmesinden 13 gün sonra, Devrimci Komünist Enternasyonal (RCI) bu zaferi kutlamak ve komünist bir perspektif ve program sunmak için çevrimiçi bir toplantı düzenledi. Devrimin ilk aşaması sona erdi. Şimdi devrimi tamamlamak gerekiyor! Bu toplantının kaydını buraya ekliyoruz.

Bir hafta önce devrimci dalgaların Şeyh Hasina'yı süpürüp götürmesinden bu yana, öğrencilerin başını çektiği kitleler harekete geçmeye devam ediyor. Komiteler ülke genelinde - özellikle ama sadece öğrenciler arasında değil - genişliyor. Pek çok yerde devletin işlevlerini yerinden ettiler. Egemen  sınıf havada asılı kalmış durumda. Bir tür ikili iktidar var. Ancak devrim şimdi yeni tehlikelerle karşı karşıya - sadece devrik Awami Ligi'nin devam eden komploları değil, aynı zamanda gidişatın yönü konusunda kafa karışıklığı.

Kapitalizm, uzun süreden beri yararlılığını yitirmiş, hasta bir sistemdir. Yaşıyla bağlantılı gerileme çağında savaşı, ırkçılığı, yoksulluğu ve açlığı körüklüyor. Kapitalizmin en üst düzeyi olan emperyalizm, çeşitli kapitalist soyguncu çeteleri arasında ganimetlerin bölüşülmesi konusundaki mücadeleyle karakterize edilir. Bugün kapitalizmin krizinin etkisiyle ganimetler küçülürken bu mücadele yoğunlaşıyor ve militarizme ve savaşa doğru yeni bir yönelimin yaşandığını görüyoruz.

Bangladeşli öğrencilerin cesur hareketi Şeyh Hasina rejiminin katil baskılarına rağmen devam ediyor. Yüzlerce kişi öldürüldü ve binlercesi tutuklandı. Sokağa çıkma yasağı (daha hafif bir şekilde de olsa) devam ediyor ve iletişim yeniden sağlanırken, mesajlaşma hizmetleri ve sosyal medya platformları engellenmeye devam ediyor. Hükümet hareketin koordinatörlerinden altısını tutukladı ve onları baskı altında, bundan sonraki tüm protesto eylemlerinin iptal edildiğine dair bir basın açıklaması yapmaya zorladı. Ancak bu koşullar altında bile 29 Temmuz Pazartesi günü Dakka, Chittagong, Sylhet, Barisal vb. dahil olmak üzere ülke genelinde öğrenci protestoları düzenlendi. Bunlar daha fazla baskı

...