In Defence of October

Study the lessons of the Russian Revolution

About us 1917 Live

Aaron Bushnell: Milyonların öfkesini ve hüsranını ifade eden bir eylem

Dün öğleden sonra, ABD Hava Kuvvetleri'nin aktif görevdeki üyesi Aaron Bushnell, ABD emperyalizminin Gazze savaşındaki suç ortaklığını protesto etmek amacıyla Washington'daki İsrail Büyükelçiliği önünde kendini yaktı. Tek bir adamın bu cesur fedakârlık eyleminin haberi, yüz milyonlarca erkek ve kadının kalbinde güçlü bir şekilde yankılandı.

Gazze'de işlenen soykırım sahneleri karşısında aynı derin çaresizliği hissediyorlar; Batı emperyalizminin kolektif askeri gücü küçük, mazlum bir halkı ezmek ve katletmek için kullanılırken aynı acizliği hissediyorlar; bu katliama izin veren Batı'daki kana susamış kapitalist politikacılarımıza karşı aynı boğucu öfkeyi hissediyorlar.

ABD Hava Kuvvetleri'nde siber güvenlik ve bilişim mühendisi olarak görev yapan 25 yaşındaki Aaron Bushnell Perşembe sabahı çeşitli gazetelerle temasa geçerek protesto amacıyla hayatını feda etme niyetini dile getirdi:

"Benim adım Aaron Bushnell, Birleşik Devletler Hava Kuvvetleri'nin aktif görevdeki bir üyesiyim ve artık soykırıma ortak olmayacağım. Aşırı bir protesto eylemine girişmek üzereyim ama Filistin'de insanların sömürgecilerin ellerinde yaşadıklarına kıyaslarsan bu hiç de aşırı değil. Egemen sınıfımızın normal olduğuna karar verdiği şey budur.”

Bir anarşist olan Bushnell, katil Netanyahu rejimini silahlandırırken 'demokrasi' ve 'insan hakları' vaazları veren emperyalistlerin ikiyüzlülüğü karşısında, suçu tam da ait olduğu yere, yani egemen sınıfa attı.

Bushnell'in İsrail büyükelçiliğinin kapısına yaklaştığı son anların videosu ızdıraplı bir görüntü oluşturuyor. Başlangıçta Twitch'te sadece birkaç düzine izleyici tarafından izlenen görüntülerin daha sonraki yüklemeleri milyonlarca kişi tarafından izlendi. Alevler vücudunu sararken bile Bushnell haykırıyor: "Özgür Filistin! Özgür Filistin!" Bunlar onun son sözleriydi.

Hayatının baharında olan genç bir adamın Filistin halkının çektiği acılara dikkat çekmek için her şeyini feda ettiği bu sahnenin yanı sıra, video aynı zamanda sivil bir polis memurunun ya da elçilik güvenliğinden bir kişinin ölmek üzere olan adama silah doğrultarak "yere yatmasını" talep ettiği görüntüyü de yakaladı.

Medya imaları

Yetkililer ve medya, Gazze'ye karşı savaşın başlamasından bu yana alıştığımız tipik Orwellian Haberkonuşması dilini kullanarak derhal utanç verici bir şekilde suları bulandırmaya çalıştı.

ABC News "bariz bir 'siyasi protesto'dan" bahsetti, korkutucu tırnak işaretleri tamamen kendilerine ait. Diğerleri ise "hiçbir İsrail elçiliği personelinin zarar görmediğini" ve bölgedeki "şüpheli bir aracı" kontrol etmek üzere bir bomba imha ekibinin çağrıldığını belirtti - elçiliğin ve personelinin güvenliğinin bir şekilde tehdit altında olduğunu eden imalar.

Bu arada Washington Metropolitan Polisi, Bushnell'in kendini yakmasından önce elçiliğin dışında yürüyen "ruhsal sıkıntı içindeki" bir adamdan bahseden bir olay raporu yayınladı. Gizli Servis de "olası bir tıbbi/akıl sağlığı acil durumu yaşayan" bir kişi hakkında ihbar aldığını bildirdi. Basındaki pek çok kişi, Bushnell'in protestosunu akli dengesi yerinde olmayan bir adamın eylemi olduğunu öne sürerek baltalamaya yönelik iğrenç bir girişimde bulunarak bu anlatıyı itinayla benimsedi.

Bu eylemler akıl hastalığının değil, milyonlarca işçinin ve gencin yüreğinin yandığı aynı duyguların, derin bir hüsranının ve öfkenin sonucuydu. Kitlesel katliamlardan ve İsrail'in katliamını meşrulaştırırken Filistin'in yanında duranların itibarını karalamaya çalışan ABD'deki ve her yerdeki kapitalist medya ve politikacılardan gelen yalanlardan bıktık.

Ancak Bushnell'in dünyaya mesajı sadece bir öfke değildi, aynı zamanda tüm bu adaletsizlik karşısında çaresizce bir şeyler yapma ihtiyacını da gösteriyordu. Son sosyal medya paylaşımında güçlü kelimelerle şöyle yazmıştı:

"Birçoğumuz kendimize şunu sormayı severiz: 'Kölelik döneminde yaşıyor olsaydım ne yapardım? Ya da Güney'deki Jim Crow döneminde? Ya da apartheid? Ülkem soykırım yapıyor olsaydı ne yapardım? Cevap şu ki, bunu yapıyorsunuz. Hem de şu anda."

Emperyalizmin dehşetiyle karşı karşıya kalan milyonlar harekete geçme ihtiyacı hissediyor. Ancak bireyler olarak, emperyalist tır'ın kemik kıran gücünü durdurmak için güçsüz görünüyoruz.

Sonsuza kadar hatırlanacak olan Aaron Bushnell'inkinden daha güçlü bir bireysel protesto örneği düşünülemez. Şimdi ihtiyaç duyulan şey, tüm bu öfkeyi güçlü, yenilmez bir kuvvete toplamak için örgütlü bir ifadedir: bu çürümüş kapitalist sisteme ve Biden'dan Sunak'a, Macron'a, Scholz'a, Trudeau'ya kadar tüm emperyalist savaş suçluları çetesine meydan okuyabilecek ve onları devirebilecek devrimci bir partidir.

"Volkanik bir devrim"

Bushnell'in ölümünün yarattığı etki, sosyal medyada kendisine gösterilen yoğun sempati ve destekten anlaşılmaktadır. Binlerce yorumcudan gelen dayanışma mesajları, onun eyleminin ne kadar derinden hissedildiğini ortaya koydu:

"Senin hissettiklerini ben de hissettim, kimse bu soykırımı durdurmak için yeterince dinlemiyor ya da umursamıyor gibi görünüyor."

"Yazıklar olsun sana Joe Biden. Yazıklar olsun sana, Blinken. Sizi katiller!"

"İyi bedeninizin ateşlenmesi, adaletsizliği durdurmak ve ezilenleri desteklemek için volkanik bir devrimin başlangıcı olacaktır."

Milyonların ruh hali bu. Bushnell'in "özgür Filistin" çığlıkları ölümünden çok sonra bile yankılanacaktır. İhtiyaç duyulan şey, tam da yukarıdaki yorumun işaret ettiği gibi, kapitalizm ve emperyalizmin evde ve dışarıda yarattığı bitmek bilmeyen baskıya karşı çıkan milyonların haklı öfkesini kanalize eden bir "volkanik devrim "dir.

Bushnell'in protestosu, emperyalist savaş ve baskıya karşı kendini yakma eylemlerinin uzun tarihinde en sonuncusu. Benzer meşhur protestolar Vietnam Savaşı sırasında hem ABD'li hem de Vietnamlı protestocular tarafından gerçekleştirilmişti.

Daha yakın bir tarihte, Tunuslu sokak satıcısı Muhammed Bouazizi'nin 2010 yılında - milyonlarca kişi gibi onun da rejimin ellerinde çektiği ezici yoksulluk ve aşağılanmaya karşı - kendini yakması, Tunus'ta patlak veren devrimci hareket için bardağı taşıran son damla olmuş, Arap Baharı'nı ve diktatörlerin çöküşünü başlatmıştır.

Bugün Gazze'nin yıkımı Orta Doğu'da milyonlarca insanı radikalleştiriyor. Bölgedeki rejimler pamuk ipliğine bağlı. Emperyalistleri dehşete düşüren yeni bir Arap Baharı olasılığı havada uçuşuyor.

Tüm dünyada benzer devrimci gelişmeler yaşanıyor. Gazze sorunu yüz milyonlarca insanın radikalleşmesinde kilit bir faktör haline geldi. Her yerde aynı ruh hali oluşuyor. İhtiyaç duyulan şey, kapitalistleri mülksüzleştirmek ve komünist bir devrimi gerçekleştirmek için örgütlenmek ve net bir devrimci programdır. Sadece bu, öfke ve çaresizliği devrimci umuda ve toplumu değiştirecek bir güce dönüştürebilir.

Özgür Filistin!

Zafere kadar İntifada! Zafere kadar devrim!